28 Ekim 2012 Pazar

EBULHİNDİLİ CAFER BEY




Cafer Bey Erzurum- Ilıca- Alaybeyi Köyünde (Ebulhindi) doğdu. Ittihat-Terakki fırkası bünyesinde görev alarak İstanbul’da bulundu, parti dağılıp, üyeleri yurt dışına kaçınca  Cafer Bey, Erzurum’a döndü. Erzurum’da  “Teşkilat-ı Mahsusa”da görev alarak, yaptığı mücadele ile kurtuluşa kadar,  Ermenilerin korkulu rüyası oldu.

 1919 yılında ise Atatürk’ün onayı  ve Kazım Karabekir Paşa’nın emriyle, sadece Dadaşlardan kurulan birlik Ebulhindili Cafer Bey komutasına verildi. 1920 yılında Erzurum’dan ayrılan bu birlik Düzce ve Adapazarı isyanlarının bastırılmasında önemli görevler üstlenmiş, ayrıca Yunan ordularına Geyve boğazının geçilmez olduğunu göstermiştir. Bu birlik içinde gözü kara kahraman çocuklarda vardır ve daha sonraları Erzurum Belediye Başkanı olacak Edip Somunoğlu’da  7 yaşında iken bu birlikte  yer almıştır.

14 Ekim 2012 Pazar

14 Ekim 1922; Bugün TBMM’nin çıkardığı özel kanunla Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey "Milli Şehit" ilan edildi.

Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, 1884’te Beyrut’ta doğdu. Antalya ve İzmir Liselerinde okudu. Mülkiye’den pekiyi derece ile mezun olarak 1908 yılında Beyrut Vilayeti Maiyet Memurluğuna getirildi. 1909 yılında Cezair-i Bahri Sefid (12 Adalar Valiliği) maiyet memurluğunda stajını bitirerek kaymakam oldu. 1909 yılında Doyran, 1912’de Gebze, 1913’de Karamürsel, 1915’de Boğazlıyan Kaymakamlıklarına atandı.

13 Haziran 1917 tarihinde, Boğazlıyan Kaymakamlığı’nda bulunduğu günlerde, Ermeni tehciri sırasında ihmali bulunduğu gerekçesiyle; Ankara Valiliği İdare Kurulunun kararı ile görevden alınarak azledildi. Konya’da, İstinaf Mahkemesince yargılanarak aklandı ve azil kararı kaldırılarak, Tarım Müfettişi olarak görevlendirildi.

Ermenilere ve onları maşa olarak kullanan devletlere yaranmaktan başka bir amaca hizmet etmeyen Damat Ferit Paşa kararı ile yeniden yargılanmak üzere 7 Ocak 1919 da gözaltına alınarak 30 Ocak 1919’da İstanbul’a getirildi. Damat Ferit kadar vatan haini olan Nemrut Mustafa Paşa’nın başkanlığındaki düzmece Harp Divanında tekrardan yargılanarak, 10 Nisan 1919 günü idam edildi.


8 Ekim 2012 Pazartesi

8 Ekim 1934 Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı


Birçok Avrupa ülkesinde hayal bile edilemez iken 8 Ekim 1934'de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren yasayla Türk Kadınına seçme ve seçilme hakkı tanındı.

6 Ekim 2012 Cumartesi

6 Ekim 1923 İSTANBUL’UN KURTULUŞU

Birinci Dünya Savaşı'nda müttefikleri yenilgiyi kabul edip savaştan çekilince, Osmanlı Devleti’ de yenilmiş sayıldı. İtilaf Devletleri donanmaları 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'na dayanarak 13 Kasım 1918'de Haydarpaşa önlerine demirleyip İstanbul'a girdiler. 9 Ocak 1916 günü Çanakkale’de arkasına bakmadan kaçanlar iki yıl sonra bozguna uğradıkları topraklara muzaffer edası ile dönmüştüler.

9 Eylül’de Yunanlıların İzmir'de denize dökülmesinden sonra Fahrettin Paşa komutasındaki Türk Süvari Ordusu hızla Çanakkale'ye doğru ilerlemeye başladı. Çanakkale'de bulunan İngiliz ordusu General Harrington'un emriyle savunma pozisyonu aldı.

Anadolu’da Milli Türk Kuvvetlerinin zaferlerini ilgi ve ibretle takip eden ve Çanakkale yenilgilerini unutmayan  İngilizler, müttefikleri de Türklerle savaşmaya istekli olmayınca, tek başlarına her hangi bir maceraya atılmaya cesaret edemeyerek;  TBMM hükümetiyle anlaşma yolları aramaya başladı. İstanbul ve  Çanakkale boğazlarının denetimini düşmana bırakmak istemeyen Ankara hükûmeti mukaddes toprakların kayıtsız şartsız boşaltılmasını talep etti.

İmzalanan Lozan Barış Antlaşması gereğince de düşman askerleri ; 4 Ekim 1923 günü düzenlenen bir törenle Türk Bayrağı'nı selamlayarak İstanbul’dan ayrıldılar. 5 Ekim 1923'te şehrin  Anadolu yakasına gelen Türk Ordusu, 6 Ekim 1923 günü coşkun bir bayram havası içinde, sevinç gözyaşları arasında ve çiçek yağmuru altında İstanbul'a girdi. Böylece 5 yıl kan ağlayan güzel İstanbul kurtulmuş oldu.

 Kaynak-Atatürk Araştırma Merkezi

9 EYLÜL İZMİRİN KURTULUŞU

Birinci Dünya Savaşı sonunda, İtilâf Devletleri, Osmanlı Devleti ile 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzaladılar ve bu anlaşmaya dayanarak Anadolu'yu işgale başladılar. Türk milleti işgal hareketleri karşısında vatanını kurtarmak için 1919 yılında yer yer direniş hareketlerini başlattı. Bu hareketler, 19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak basmasıyla kısa sürede merkezi bir nitelik kazandı.

Bu süreçte arka arkaya kazanılan Birinci İnönü, İkinci İnönü, Aslıhanlar-Dumlupınar ve Sakarya Meydan Muharebeleri ile yurdun kurtarılması yolunda önemli adımlar atıldı. 26 Ağustos 1922 sabahı dikkat ve titizlikle hazırlanan taarruz planı uygulamaya konuldu. 26-30 Ağustos 1922’de yapılan Büyük Taarruz, Türk İstiklâl Harbi’nin son safhasıdır. 30 Ağustos “Başkomutan Meydan Muharebesi” nde bir gün içinde Yunan ordusunun en önemli bölümü etkisiz hale getirildi. Böylece kesin sonuç beş gün içinde elde edilmiş ve hazırlanan plan tam bir başarıyla uygulanmış oldu.

31 Ağustos günü Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi (ÇAKMAK), Batı Cephesi Komutanı İsmet (İNÖNÜ) ordu komutanları Yakup Şevki (SUBAŞI) ve Nurettin Paşa’ları karargahını kurduğu Çalköy’ünde toplayarak, kaçabilen Yunan kuvvetlerinin hızla takip edilmesini ve İzmir ile dolaylarındaki kuvvetleriyle birleşmemesi için üç koldan Ege’ye doğru ilerlenmesini doğru bulduğunu belirtti.

1 Eylül’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ordulara bir bildiri yayımlayarak şu tarihi emrini verdi: “Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü, yiğitlik ve yurtseverlik kaynaklarını yarışırcasına esirgemeden vermeye devam eylemesini isterim. Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!”. Böylece düşmanın akıbeti de belirlenmiş oldu. Çalköy’de verilen bu tarihi emir üzerine İzmir’de “Akdeniz”i, Mudanya’da “Marmara” yı görmek için 8-9 günlük bir zaman kâfi gelecekti.

31 Ağustos’ta başlayan amansız takip sonunda Türk kuvvetleri 2 Eylül’de yıkıntılar haline gelmiş Uşak’a girdi. Burada Yunan Ordusu Başkomutanı General Trikopis tutsak edildi.

Takip Harekâtı insan üstü bir hızla ilerledi. Türk askeri dinlenmek ve uyumak istemiyordu. Çünkü kurtardığı her kasabanın, köyün, şehrin Yunanlılar tarafından yakıldığını, bölgedeki Türklerin de acımasızca katledildiğini görmekteydi.

9 Eylül günü 1 nci Kolordu Kemalpaşa’ya, 2 nci Kolordu Manisa’ya, 4 ncü Kolordu Turgutlu’ya ulaştı. Kuzeyde Kazancıbayırı’nda Yunan mevzilerine taarruz eden 3 ncü Kolordumuz düşmanı atarak Bursa’ya ilerledi. Türk süvarileri üç yılı aşkın süredir yas çeken İzmir halkının sevinç göz yaşları arasında İzmir’e girdi.

Süvarilerimiz, İzmir’e girerken birkaç yerde hafif ateşle karşılaşmaktan başka bir olay olmadı, Kordonboyu’ndan geçerken bir İngiliz müfrezesi tarafından selamlandı. Türk bayrağı Hükümet Konağına ve Kadifekale’ye çekildi.

Birinci Süvari Tümeni Komutanı Mürsel Paşa bir Fransız harp gemisi telsizi vasıtasıyla, İzmir’e girildiğini Ankara’ya bildirdi. İzmir’de Türk halkının sevinci o denli büyüktü ki askerlerimiz çiçek yağmuru altında kaldı.

Başkomutan İzmir’in alınışı dolayısıyla ordulara şu tarihi mesajını yayınladı:

“İlk verdiğim Akdeniz hedefine varmakta orduların gösterdiği gayret ve fedakarlığı hürmet ve takdirle anarım. Elde edilen büyük muzafferiyetin yapıcısı olan kıymetli arkadaşlarıma en içten teşekkür ve tebriklerimi bildiririm. Orduların bundan sonra verilecek hedeflerin alınmasında da aynı fedakârlık yarışmasını göstereceklerine inancım tamdır”.

Kaynak-Atatürk Araştırma Merkezi

5 Ekim 2012 Cuma

1 Ekim 2012 Pazartesi

Mustafa Abdülhalik Renda (1881-1957)


Mustafa Abdülhalik Renda 29 Kasım 1881'de Anadolu’dan göçmüş bir ailenin çocuğu olarak Yanya'da doğdu. İstanbul'daki Mülkiye Mektebini (Siyasal Bilgiler Fakültesini) 1903 yılında bitirdi. İlk görevi Rodos İdadisinde öğretmenliktir. Bir yıl sonra yöneticilik mesleğine Ege Adaları ve Yanya ili maiyet memurluğu ile başladı. Çeşitli Balkan ilçelerinde kaymakamlık, Siirt'te mutasarrıflık, Bitlis, Kastamonu ve Halep'te valilik yaptı.

1917'de kısa bir süre Dahiliye Nezareti (İçişleri bakanlığı) müsteşarlığına getirildi. Ardından gene Halep valiliğine gitti. 1918 yılında Bursa valiliğine atandı ise de oraya varamadan görevinden alındı. Bu sırada Birinci Dünya Savaşı bitmişti. Malta'ya sürüldü. 1921'de Malta'dan döndükten sonra İktisat ve Dahiliye Nezaretlerinin müsteşarlığına getirildi. İkinci TBMM'ne Çankırı Milletvekili seçildiğinde son yöneticilik görevi olan İzmir Valiliğini yürütüyordu. Mustafa Abdülhalik Renda 2 Ocak 1924 - 3 Mart 1926; 13 Temmuz 1926 - 31 Ekim 1927 ve 25 Aralık 1930 - 3 Şubat 1934 tarihleri arasında Maliye, 2 Kasım 1927 - 25 Aralık 1930 tarihleri arasında da Milli Savunma bakanlıklarında bulundu.

2 Kasım 1927 -16 Ocak 1928 sırasında da Bahriye Vekaleti vekilliğini yerine getirdi.1934'te Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu başkanlığı görevini üzerine aldı. Kazım Õzalp'ın Milli Savunma bakanlığına getirilmesiyle 1 Mart 1935'te TBMM başkanlığına seçildi, TBMM’nin sivil kökenli ilk başkanı oldu. 5 Ağustos 1946'ya kadar bu görevde bulundu.

Atatürk'ün vefat ettiği  10 Kasım’dan, yeni cumhurbaşkanı seçilen 11 Kasım’a  kadar, cumhurbaşkanlığına da vekalet etti.

TBMM başkanlığından ayrıldıktan sonra Hasan Saka kabinesinde devlet bakanlığına getirilen Abdülhalik Renda , 1948 yılında tamamen  siyasetten çekildi ve 1 Ekim 1957 tarihinde hayatını kaybetti.

Kaynak- Çankırı Araştırmaları Sitesi